Röportaj

Aşkale Çimento Teknik İşler Genel Müdür Yardımcısı Mürsel Kaya: “20 Yılda; 300 Bin Tondan 7 Milyon Tona, 1 Tesisten 7 Tesise Ulaşan Nadir Örnekler Vardır ve Bu Örneklerden Bir Tanesinin De Biz Olduğumuza İnanıyorum” | SintekPlus Sayı 10

Kendinizden bahseder misiniz?
1965 İstanbul doğumluyum. 1987 yılında Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nden mezun oldum. 1990’da ÇİTOSAN’da iş hayatım başladı. Kur- talan Çimento, Eskişehir Çimento, İstanbul Entegre Harç Sanayi ve sonra 20 yıl Nuh Çimento Sanayi A.Ş’de çeşitli pozisyonlarda görev aldım. Son iki buçuk yıldır da Aşkale Çimento Sanayi’de çalışıyorum.

Şu anda Teknik İşler Genel Müdür Yardımcısı olarak görevimi sürdürüyorum. 27 yıllık bir çimentocu olarak üretim mühendisliği, kalite mühendisliği, üretim şefliği, üretim müdürlüğü, grup müdürlüğü, kalite, üretim ve bakım direktörlüğü gibi değişik pozisyonlarda bulundum.

Aşkale Grup’ta toplam kaç tesis bulunmaktadır ve kaç kişiye istihdam sağlıyorsunuz?
Aşkale Grup’un Erzurum Aşkale Çimento Fabrikası, Gümüşhane Çimento Fabrikası, Van Çimento Fabrikası, Bilecik Çimento Fabrikası, geçen yıllarda aramıza katılan Samsun Çimento fabrikası ile birlikte 5 entegre tesis ayrıca Erzincan ve Trabzon’da bulunan 2 öğütme paketleme tesisi bulunmaktadır. Toplam çalışan sayımız 1200 kişidir. Bu sayının %20’si beyaz yaka, %80’i mavi yakadır.

Üretim kapasiteniz hakkında bilgi verir misiniz?
Şu anda geldiğimiz noktada 7,8 milyon ton/yıl klinker kapasitemiz var. Çimento üretim kapasitemiz 14 milyon ton. Klinker ve çimentoda kapasite olarak Türkiye’nin %10’una sahibiz. Türkiye’de klinker kapasitesi 82 milyon tona ulaştı ve bunun %10’u bizde. Çimento kapasitesi de aşağı yukarı 140 milyon tonlarda, onun da %10’u bizde. Sektörde istihdam Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği’nin kayıtlarına göre 12 bin kişi, onun da %10’u bizde.

Doğudan batıya uzanan çok geniş bir ağınız var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Aşkale Çimento’nun hikayesi 1993’te özelleştirmeden alınarak başlıyor. Bu geçen süre içerisinde 800 bin tonlardan, 14 milyon ton kapasiteye ulaşıyor. %1 bile olmayan pazar payı bugün %10’lara geliyor. Yani Aşkale Çimento Sanayi A.Ş tarihi itibariyle 10 kat büyümüştür. 2017 yılı içerisinde tamamlanacak olan 2 yatırımımız var. İlki Bilecik fabrikamızda çimento öğütme kapasitesinin artışıdır.

Burada 2 adet 100 ton/saat kapasiteli değirmenimiz vardı. Bunlardan bir tanesini, V seperatör ön ezici rollerpress koyarak 210 tona çıkarıyoruz. Yani fiili kapasitesi 1600 ton/yıldan 2 milyon 400 bin ton/yıla ulaştı. Şuanda montajın %50’si tamamlandı, geriye kalan kısmı ise bu yıl sonuna kadar tamamlanmış olacak. Diğer bir yatırımımız da Trabzon Çimento Fabrikamızda.

Trabzon’da yeni bir öğütme paketleme tesisi yapıyoruz ve orada da kurulu kapasite 1 milyon 600 bin ton/yıl olacak. 210 ton/saat kapasiteli değirmen, 20 bin tonluk bir çimento silosu ve 80 bin tonluk klinker stok silosu yapıyoruz, bu yıl sonuna kadar devreye alacağız. Plan olarak ise birden fazla yurt içi ve yurt dışı yatırım projelerimiz var onların süreçleri de devam ediyor.

Aşkale Grup 20 yıllık bir süreçte güzel bir başarı hikayesi yakalamış, bu konuda bilgi verir misiniz?
1990’lı yıllarda Aşkale Grubu, Aşkale Çimento’yu aldığında aşağı yukarı Türkiye’deki çimento tüketim miktarı yıllık 29-30 milyon ton bandındaydı. Şu anda ise yıllık 70 milyon ton bandında. Türkiye çimento sektöründe iki kat büyürken, Aşkale Çimento 10 kat büyüdü. Şimdi Aşkale Çimento’nun çok başarılı bir hikayesi var. Yaklaşık bin ortak Aşkale Çimento’yu özelleştirmeden alıyorlar.

Fabrika Erzurum’da olduğu için kışın -20 ile -35 varan soğuklar var ve bu yüzden kışın 6 ay çimento çok az satılıyor. Şimdi öyle bir bölgeden böyle bir başarı elde etmek gerçekten sanayi sektöründe görülen ender bir durumdur. Son 10 yıldır da bu başarısının üzerine koyarak devam ediyor. 20 yılda; 300 bin tondan 7 milyon tona, 1 tesisten 7 tesise ulaşan nadir örnekler vardır ve bu örneklerden bir tanesinin de biz olduğumuza inanıyorum.

Üretirken aynı zamanda kalite ve çevreye de önem veriyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Şirketin yönetim kadrosu çok istikrarlı ve Yönetim Kurulu Başkanımız şirketin kuruluşundan itibaren grubun da lideridir. Koyduğu birinci felsefe, iş kazasını sıfır noktasına getirip sürdürmek. Grubumuzda en üst kadrodan en alt kadroya kadar herkes bu konuda çok hassas. İkinci hassas olduğumuz konu ise çevre. Toz ve gürültü olmayacak. Bütün yatırımlarımız bu doğrultuda.

Öğütme sistemleri, filtreler, fırın sistemleri, besleme sistemleri gibi konularda dünyada var olan en son teknolojiler bünyemizdedir. Aşkale’nin bu konuda öncü olduğunun bir örneği de Türkiye’de fırın elektro filtre sisteminden torbalı sisteme geçen ilk grup oluşudur. Trabzon Çimento’da devreye alınmıştır. Sektörün öncüsü ol- muştur ve bizden sonra da diğer örnekler gelmiştir.

Çevre ile ilgili atık ısıdan enerji üretimi ilk Aşkale Çimento’da devreye alınmıştır. Türkiye’de ilk sözleşmeyi yapan ve ilk düğmeye basan Aşkale Çimento Sanayi A.Ş’dir. Bulunduğumuz bölgelerde çevre bilinci olarak sayısız ormanlarımız vardır. Her sene düzenli olarak ağaç dikimine önem veririz. Teknolojik olarak emisyonları daha aşağıya çekecek yatımlarımız devam etmektedir.

En son AR-GE projemiz de bu yılın sonuna doğru devreye alacağımız Van Çimento Fabrikamız ’da Nox indirgeme ile ilgili KHD ile bir antlaşma imzaladık. 2 ay sürecek bir modifikasyondan sonra devreye alınınca 1000 mg civarındaki Nox emisyonumuz 600-700’lerin altına inecek. Bu projeyi Türkiye’de ilk olarak Aşkale Grubu hayata geçirecek. İnşallah Kasım/Aralık gibi devreye alıp sonuçlarını göreceğiz.

Ülkemize sosyal, ekonomik ve çevresel anlamda katkılarınız yadsınamayacak seviyede…
Biliyorsunuz Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde ilk açılan fasıllardan birisi çevre faslıydı. Avrupa Birliği’nin çevre faslının ülkemize gelmesi ile beraber bu fasla ilk uyum sağlayan sektörlerin başında çimento sektörü geliyor. Çimento sektörü, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde gelen çevre ile ilgili tüm prosedürleri çok hızlı bir şekilde uygulamaya koydu.

Standardizasyonu, alt yapısı, teknoloji yatırımları halen devam etmektedir. İnanın şu anda Türkiye, Avrupa Birliği’nde olan fabrikalarla donanım olarak eş değer durumda; gerek filtre teknolojileri, gerekse emisyon limitleri konusunda geldiği noktada çok başarılı.

Peki yakın dönemde çimento sektörünü nasıl görüyorsunuz ?
Çimento sektörünü Cumhuriyet tarihi boyunca sorgularsak eğer; 80 – 90 yıllık tarihimize baktığımız zaman inşaat sektörü tek parti dönemde hep bir şahlanıyor, ivmeleniyor. Bunun ilk örneklerini 60-70’li yıllar arasında görüyoruz. Tek parti iktidarı döneminde, o yılların imkanlarıyla 6 tane çimento fabrikası yapılıyor ve sonra 70’lı yıllar yine tek parti iktidarı dönemi var. Bir adı da barajlar dönemidir.

O dönemde de inşaat sektörünün büyüdüğünü görüyoruz. Diğer bir kesite baktığımız zaman 80’li yıllarda da tek parti iktidarı var. En son aşağı yukarı 14 – 15 yıllık dönemde de aynı şekilde devam ediyor. Yani rengi deseni ne olursa olsun tek parti iktidarında inşaat sektörü hep bir ivmeleniyor. Özellikle demir çelik ve çimento tüketimi gelişmekte olan ülkelerde, gelişmenin en önemli kriterlerinden biri.

Şu anda ülkemizde 2016 yılının istatistikleri açıklandı; kişi başı çimento tüketimi 820 kilo civarı. Bu dünya skalasında oldukça yüksek bir rakam. Çimento üretiminde ülkemiz Dünya sıralamasında 4’üncü sırada. Dünya’da aşağı yukarı 4,5 milyar ton çimento tüketiliyor, bunun 2 buçuk milyarını her kalemde olduğu gibi Çin tüketiyor. Sonraki sıralamada biz 70 milyon tonla Dünya dördüncüsüyüz. İhracat, üretim ve tüketim bazında baktığınız zaman aşağı yukarı son 10-15 yıldır Avrupa birincisiyiz.

Son 15 yıldır da 30 milyon tonlardan 70 milyon tonlara gelen bir pazar oluştu. Tabi bunun bir çok kırılımı var. Ülkemizin ne yazık ki şehirleşme anlamında çok başarılı bir geçmişi yok. Ülkemizde milli gelir arttıkça konut değişimi süreci devam edecek. Ben inanıyorum ki, eğer ülkemizde milli gelir 20-30 bin dolar seviyelerine çıkarsa bu konutların yine önemli bir kısmı değişecek. Biz biraz gece kondu ülkesiyiz. Ne yazık ki bunu son asrımızda başarılı değerlendirememişiz, onun için çok işimiz var.

Son 15 yıldır sektörün büyüme hızı oldukça iyi. Şu aralar %3 – %4 civarında seyretmekte ve bu seyir devam edecek görünüyor. Tabi bununla birlikte ciddi kapasite artışı olduğu için bir yandan da rekabet ağırlaşmış durumda. Gerek devlet yatırımları, gerek ekonominin büyümesinden dolayı gelen inşaat yatırımları hızla devam ediyor. Bildiğiniz gibi devletin de çok büyük projeleri var.

Bu son 15 yılda devletin yaptığı macro inşaatı ilgilendiren kalemlere baktığımızda; köprülerin, sayısız tünellerin, Karadeniz yolunun, Karadeniz’de binlerce HES’lerin, büyük hidrolik santrallerin, barajların, gidiş geliş çift yönlü otobanların, havaalanlarının yapılması ve şuan planlanan Kanal İstanbul gibi projeler inşaat sektörünü ayakta tutan önemli kalemlerdir.

Kentsel dönüşüm süreci son 15 yılda çok büyük ivme yakalamıştır. Birçok bina yıkılmakta, yerine göre teşvikler oluşturulmakta ve bu süreçte müteahhit de, oturan da kazanmaktadır. İnşaat sektöründe öyle ya da böyle ciddi bir dinamizm var. Eğer ülke ekonomisi büyümeye devam ederse, bu ülkede inşaat sektörünün alt yapı olarak, konut olarak, yatırım olarak daha çok işi var.

Son olarak okuyucularımızla paylaşmak istediğiniz bir şey var mı ?
Vermek istediğim mesaj; sektör olarak dinamik bir şirketiz, bizi takip etmeye devam etsinler. Çimento sektörünün dünyadaki büyüklüğü önemli, tekrar altını çizmek isterim. Dünya dördüncüsü olmak, önemli bir potansiyel çimento sektörü için.

Diğer övünecek konu ise ciddi liyakatli bir iş gücü potansiyeli oluşması. Bugün Ortadoğu’da, Türk Cumhuriyetleri’nde, Rusya’da en üst kademelerde Türk mühendisler görev almaktadır. İnşaat sektörü 250 değişik kalemi harekete geçiren bir sektör; çimento da bunlardan bir tanesi. Çimentoda belki direkt 12 bin kişi çalışıyor ama dolaylı 50 bin kişi ekmek yiyor bu havuzdan. Çimento sektörü ülke ekonomisine, çok küçük bir dilimi dışında tamamen öz kaynaklarla üretilen, ihracatı direkt katma değer yaratan bir sektördür.

Aşkale Çimento bu yarışta ülkemiz adına iftihar duyulacak bir tarihe sahip. Geldiği nokta da önemli! Doğduğu yer itibari ile Erzurum, Türkiye’nin geliri en düşük illerinden biri. Oradan %100 milli sermayeli bir sanayi kuruluşunu çıkartmak gurur verici!!!

En Üste Çık